Merhabalar sevgili okurlarım...
Bu hafta Geçmişini Bilmeyen Geleceğini İnşa Edemez yazı dizisinin üçüncüsünü kaleme alacaktım ama öyle olaylar yaşadım ki sizlerle paylaşmak istedim.
Belki Vali Bey de okur, bu eziyete, rezalete bir son verir umudunu taşıyorum.
Bizzat yaşadığım olay şu:
Kar yağışının en yoğun olduğu günlerde yaşadıklarımı yazıma dökmeye çalışacağım.
Kiracımın kızının yardım isteği üzerine İzmit’e indim.
Ukrayna’dan savaş nedeni ile bizim rızamızla legal yollardan gelmiş ve ülkemize sığınmış bir ailenin kızı.
İkimizin başından geçen olaylar öyle gelişti ki köşe yazacak kadar oldu ve ben hala sinirden bedbaht haldeyim.
Kiracımın kızı bana “oturum alabilmek için yardımcı olur musunuz” diye ricada bulundu. Ben de İzmit’e indim.
Vitalina ile evrakları tamamlayıp kardeşimiz ile göç idaresine vardık. Göç idaresinin kapısına bir görevli konmuş, neymiş komutandan randevumuz yoksa bizi içeri alamazmış.
Ben biraz sert çıkınca lütfettiler içeri girdik.
Konu ile ilgili odada en az 5-6 masa olmasına rağmen bir sözde en yetkili, üstenci bir üslup ile başladı konuşmaya.
“Şunları şunları getirin, şunları tamamlayın” diye emir kipi ile bize talimat gibi yapılacak bürokratik işleri, emrivaki isteklerini sıralamaya başladı. Asla bizi konuşturmayarak bilmiş bilmiş ifadelerle devam etti.
Benim “Bakın kardeşim, sen bunları istiyorsun ama misafirimize de ‘siz de şunları tamamlayın’ diyorlar. Pinpon topuna döndük” desem de dinlemeyip umursamaz tavırları sürdürdü.
Benim gibi devletine 35-40 yıl vergi vermiş, trafik cezası bile olmayan bir vatandaş olarak konuşmamda sıkıntıda olduğu için yutkundum. Oradan çıktık.
Göç İdaresi’nin emrettiği üzere SEPAŞ’a vardık.
Benim şansıma mı nedir orada da ukala bir bayan görevli her şeyimiz olmasına rağmen neymiş Vitalina’nın nüfus kağıdının süresi dolmuşmuş! Efendim verilen nüfus kağıdında Konya yazıyor imiş.
Tamam kardeşim, Göç İdaresi bu ve bunun gibi işlemler için kontrat istiyor. Elektriğimizi açtıracağız ki diğer işlemler yürüsün. Ben biraz kükredim!
İnsanlar ülkelerinden kaçmış, daha doğrusu eşleri kalmış, hanımlarını sende misafir etmeyi kabul etmişin. Yani ülkemize güvenmiş gelmişler. Bizim yaşadıklarımız tabiri caizse gavur eziyeti inanın.
Suriyelilerden istenmiyordur bu teferruat.
Ben sesimi yükselttim “Lütfen Göç İdaresi ile görüşüp bu insanlara yardımcı olun” diye ama gene liyakatsiz bir tip çıktı ve Göç İdaresi’nden isteklerde bulundu.
“Göç İdaresi elektriği açın diye bizi size yönlendirdi” feryadıma rağmen gene ben bilmem merkez bilir tarzı muameleyle karşılaşınca bende tansiyon fırladı. Başıma dert alacağım.
“Benden bu kadar” deyip misafirimiz Vitalina ile SEPAŞ’tan çıktım. Vitalina bana “Bari noteri halledelim” dedi.
İşte beni çıldırtan, inanın insanlığımdan utandıran olaylar yaşadık.
Noter tasdikli kontrat yapmak için Noter’e geçtik. Notere maruzatımızı anlattık. O da “İşlemi yapabilmek için tercüman nezaretinde olması şartı var” dedi ve yeminli tercüman adresi verdi.
Biz Sevgili Vitalina kardeşimiz ile geçtik yeminli tercüman temin eden bir aracı kuruma. O da bizi yeminli tercüman ile buluşturmak için telefonla irtibat kurdu.
Tam çıkarken ücreti sordum ki sonra mahcup olmasın kız diye. İyi ki sormuşum. İşlemi yapacak arkadaş “Abi yeminli tercümanlı kontrat 700 TL” dedi. “Peki Noter ne tutar” dedim “1500-2000” dedi.
Vitalina’nın da o kadar parası çıkmayınca bir günümüz sinir stres ve fahiş fatura ile son buldu.
Neye kızsam acaba?
Göç İdaresi’nin işleri yokuşa sürmesine mi kızayım, SEPAŞ’ta işimizi görmeyenlere mi kızayım, noterin fahiş fiyatına mı çözemedim.
Savaştan kaçıp ülkemize sığınan insanlara reva görülen muameleden dolayı ben çok utandım.
Sayın Valimize ulaşırsa yazım, bu gavur eziyetinin bir an önce sonlandırılmasını diliyorum. Umarım el atar bu rezalete.
İnanın böyle soygun uygulamalar fırsatçılık olarak bizi dünyaya rezil eder.
Tabi rezaletten çekinmiyorsanız sorun yok ama dünyaya anlatamazsınız bunu.
Bir daha mı asla yabancıya kiralık ev vermem. Kendimi iş bilmez, liyakatsiz insanların pinpon topu gibi oynatamam, sağlığımdan olamam.
Kalın sağlıcakla…