Buket AFKAN
Köşe Yazarı
Buket AFKAN
 

Kocaeli basınıyla imtihanım (3)

Mesleğe 2000 yılında Kocaeli’de başlamış ve uzun bir aradan sonra memleketine dönüp gazeteciliğe Kocaeli’de devam etmek isteyen biri olarak karşılaştığım zorlukları yazıyorum bir süredir. Yaşadıklarım sonucunda üç temel sorun tanımlamıştım: Nitelik sorunu, özgürlük sorunu ve etik sorunlar. Nitelik sorunundan bundan önceki yazıda çok yüzeysel bir biçimde söz ettim. Gelin, bizim memleketin en kadim sorunu olan özgürlük başlığı altında Kocaeli basınına hızlı bir bakış atalım. Öncelikle şununla yüzleşelim; kutuplaşmanın topluma özgürlük getirdiği bir coğrafya ya da zaman hiç olmadı. Kocaeli basını da kutuplaşmadan nasibini fazlasıyla almış. Bir muhabir arkadaşımız, tamamen nesnel bir gözle belediye meclisi toplantısını takip etmiş diyelim. Haberini yazmış, elektronik yollardan editörüyle paylaşmış. Bir meclis toplantısını, hele ki çok tartışmalı geçmiş bir meclis toplantısını takip etmek gerçekten sıkı bir iştir. Yorgun argın gazeteye dönen bu muhabir arkadaşımız, yolladığı haberin manipüle edilerek kendi nesnel gözlemiyle nasıl tezat bir hale getirildiğini gördüğünde ne hisseder? Kastre edilmiş hisseder elbette. Emeği çalınmış hisseder. Üstelik imzası kullanılarak bu yapıldığı için kendini bir gazeteci olarak rezil olmuş hisseder! İşte size Kocaeli basınında vaka-i adiyeden bir sahne. Siyasi aidiyetten mi kaynaklanıyor? Reklam vereniniz siyasi haminizdir ve çıkarlarınız zamanla siyasi görüşlerinize dönüşür demekle yetinelim. Bu şehirde ticaret odası başkanı ile ilgili her gün “esnaf hakkını haram ediyor” haberleri yapılabilir ve o odanın başkanı seçimde 50 küsur komitede tulum çıkarabilir. Çünkü ticaret odası üzerinde oyunlar oynamaya hevesli kifayetsiz muhterisin biri gazete patronculuğu yapmaya karar vermiştir! Bu şehirde bir belediye başkanı şer odağı olarak gösterilebilir, eğer inanırsanız anketlerde neden en başarılı belediye başkanı görüldüğünü anlayamazsınız. Bu şehirde “Biz herkese açığız, tarafsızız” diyen birinin gazetesinde çalışmaya başlayıp Kocaeli Barosu ile ilgili haber yapmanın yasak olduğunu, Sanayi Odası Başkanı “kalleş”le ilgili tek satır yazılmayacağını, bilmemne başkanı aleyhinde tek kelime edilemeyeceğini, şu milletvekiline asla yer verilemeyeceğini, bu belediye başkanı ile ilgili sadece olumsuz haberlerin kullanılabileceğini öğrenmekle geçer aylarınız. Zamanla sizin bir kişiliğiniz kalmaz. Maaşınızı veren kişinin görüşlerine uygun şeyler yazıp çizen bir otomata dönüşürsünüz. Bir de utanmadan “Nerede benim okunmalarım, nerede benim tıklarım, nerede benim tirajım” diye hesap sorarlar. Ağlaktır bunlar, kafalarındaki dünyayı realize edemedikçe kudururlar. Bir türlü anlayamadıkları şey şudur: Üç kuruş maaşla bir insanın ruhunu satın aldığını sanırsan ortada bir ruh kalmaz. Ruhu, yani zihni, yani yaratıcılığı kalmamış birinden hiçbir şey bekleyemezsin. Bizim ülkece yapısal sorunlarımız var. Bu yapısal sorunlar nedeniyle ekonomik sorunlar yaşıyoruz mesela. Bir türlü özgürlüğün, refah kapısının tek anahtarı olduğunu kabul edemiyoruz. Başarının tek yolunun özgür düşünen bireylerden kurulmuş bir toplum olduğunu kabul edemiyoruz. Dünya bizim kafamızdaki gibi olsun diye direttikçe yoksullaşıyoruz, yoksunlaşıyoruz. O kapıyı açacak tek anahtar özgürlük oysa. “Etik” başlığı ile devam edecektim yazmaya ama bence bu özgürlük sorunu üzerine söylenecek şeyler kaldı ve bu konuda biraz daha söylenmek istiyorum. Söylenmek ne işe yarıyorsa...                        
Ekleme Tarihi: 21 Kasım 2022 - Pazartesi

Kocaeli basınıyla imtihanım (3)

Mesleğe 2000 yılında Kocaeli’de başlamış ve uzun bir aradan sonra memleketine dönüp gazeteciliğe Kocaeli’de devam etmek isteyen biri olarak karşılaştığım zorlukları yazıyorum bir süredir.

Yaşadıklarım sonucunda üç temel sorun tanımlamıştım: Nitelik sorunu, özgürlük sorunu ve etik sorunlar.

Nitelik sorunundan bundan önceki yazıda çok yüzeysel bir biçimde söz ettim. Gelin, bizim memleketin en kadim sorunu olan özgürlük başlığı altında Kocaeli basınına hızlı bir bakış atalım.

Öncelikle şununla yüzleşelim; kutuplaşmanın topluma özgürlük getirdiği bir coğrafya ya da zaman hiç olmadı. Kocaeli basını da kutuplaşmadan nasibini fazlasıyla almış.

Bir muhabir arkadaşımız, tamamen nesnel bir gözle belediye meclisi toplantısını takip etmiş diyelim. Haberini yazmış, elektronik yollardan editörüyle paylaşmış. Bir meclis toplantısını, hele ki çok tartışmalı geçmiş bir meclis toplantısını takip etmek gerçekten sıkı bir iştir. Yorgun argın gazeteye dönen bu muhabir arkadaşımız, yolladığı haberin manipüle edilerek kendi nesnel gözlemiyle nasıl tezat bir hale getirildiğini gördüğünde ne hisseder?

Kastre edilmiş hisseder elbette. Emeği çalınmış hisseder. Üstelik imzası kullanılarak bu yapıldığı için kendini bir gazeteci olarak rezil olmuş hisseder!

İşte size Kocaeli basınında vaka-i adiyeden bir sahne.

Siyasi aidiyetten mi kaynaklanıyor? Reklam vereniniz siyasi haminizdir ve çıkarlarınız zamanla siyasi görüşlerinize dönüşür demekle yetinelim.

Bu şehirde ticaret odası başkanı ile ilgili her gün “esnaf hakkını haram ediyor” haberleri yapılabilir ve o odanın başkanı seçimde 50 küsur komitede tulum çıkarabilir. Çünkü ticaret odası üzerinde oyunlar oynamaya hevesli kifayetsiz muhterisin biri gazete patronculuğu yapmaya karar vermiştir!

Bu şehirde bir belediye başkanı şer odağı olarak gösterilebilir, eğer inanırsanız anketlerde neden en başarılı belediye başkanı görüldüğünü anlayamazsınız.

Bu şehirde “Biz herkese açığız, tarafsızız” diyen birinin gazetesinde çalışmaya başlayıp Kocaeli Barosu ile ilgili haber yapmanın yasak olduğunu, Sanayi Odası Başkanı “kalleş”le ilgili tek satır yazılmayacağını, bilmemne başkanı aleyhinde tek kelime edilemeyeceğini, şu milletvekiline asla yer verilemeyeceğini, bu belediye başkanı ile ilgili sadece olumsuz haberlerin kullanılabileceğini öğrenmekle geçer aylarınız.

Zamanla sizin bir kişiliğiniz kalmaz. Maaşınızı veren kişinin görüşlerine uygun şeyler yazıp çizen bir otomata dönüşürsünüz.

Bir de utanmadan “Nerede benim okunmalarım, nerede benim tıklarım, nerede benim tirajım” diye hesap sorarlar. Ağlaktır bunlar, kafalarındaki dünyayı realize edemedikçe kudururlar.

Bir türlü anlayamadıkları şey şudur: Üç kuruş maaşla bir insanın ruhunu satın aldığını sanırsan ortada bir ruh kalmaz. Ruhu, yani zihni, yani yaratıcılığı kalmamış birinden hiçbir şey bekleyemezsin.

Bizim ülkece yapısal sorunlarımız var. Bu yapısal sorunlar nedeniyle ekonomik sorunlar yaşıyoruz mesela. Bir türlü özgürlüğün, refah kapısının tek anahtarı olduğunu kabul edemiyoruz. Başarının tek yolunun özgür düşünen bireylerden kurulmuş bir toplum olduğunu kabul edemiyoruz.

Dünya bizim kafamızdaki gibi olsun diye direttikçe yoksullaşıyoruz, yoksunlaşıyoruz.

O kapıyı açacak tek anahtar özgürlük oysa.

“Etik” başlığı ile devam edecektim yazmaya ama bence bu özgürlük sorunu üzerine söylenecek şeyler kaldı ve bu konuda biraz daha söylenmek istiyorum.

Söylenmek ne işe yarıyorsa...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve halkgazetesikocaeli.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.