'Çelik konstrüksiyon köprü' Mimar Sinan'ın şaheserine gölge düşürüyor
'Çelik konstrüksiyon köprü' Mimar Sinan'ın şaheserine gölge düşürüyor
Osmanlı Devleti'nin ön önemli mimarlarından Mimar Sinan'ın 1579 yılında Kocaeli'ye kazandırdığı Pertev Mehmet Paşa Cami, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından, önüne inşa edilen köprü sebebiyle adeta gölgede kalıyor. Kocaeli Mimarlar Odası'nın yıllarca sürdürdüğü hukuk mücadelesine rağmen yapılan köprü, hem hukukçuların hem de tarihseverlerin tepkisini çekiyor.
Halk arasında "Yeni Cuma Cami" olarak bilinen Pertev Mehmet Paşa Cami, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim döneminde vezirlik vazifesi yürüten Pertev Mehmet Paşa adına, ölümünden sonra vasiyeti üzerine kethüdası Sinan Ağa tarafından yaptırıldı. Cihan devletinin başmimarı Mimar Sinan'ın Kocaeli'deki müstesna eserlerinden biri olan, ismi de "Mimar Sinan" konulan cami; yaya üst geçit köprüsünün inşa edilmesiyle gölgede kaldı. Hukukçular, çelik konstrüksiyon inşa edilen köprünün, yaklaşık 450 yıllık caminin tarihi dokusuyla da uyuşmadığı görüşünü savunuyor.
Turizm destinasyonlarının ön plana çıkarılması, şehrin "tarih ve turizm kenti" olabilmesi adına çeşitli çalışmaların yapılacağı Kocaeli'de, tarihi, mimarisi ve maneviyatıyla diğer yapılardan farklılaşarak öne çıkması gereken ecdat hatırası Pertev Mehmet Paşa Cami'nin bu şekilde gölgede kalması da akıllarda soru işareti bırakıyor.
MİMARLAR ODASI DAVA AÇTI
Köprü, yapımı aşamasında da tepkilere sebep olmuştu. 2009 yılında Kocaeli Mimarlar Odası, köprünün Pertev Mehmet Paşa Cami’nin siluetini bozduğu gerekçesiyle konuyu yargıya taşımış, mahkeme odanın talebini uygun görmüş, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ise bu karara itiraz etmişti. Yargıtay da kararı bozmayınca köprünün siluetini bozan kısmının yıkılması kararı çıkmış, Köprünün bazı kısımları yıkılmıştı.
"SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE SİYASİ PARTİLER KARŞI DURDU FAKAT ONA RAĞMEN YAPIMINA DEVAM EDİLDİ"
Avukat Fahri Örengül, köprünün yapımı aşamasında Kocaeli Mimarlar Odası tarafından açılan davanın sürecini anlattı. Örengül, "Orada çelikten köprü yapımına başlandı. Köprü yapılmaya başlayınca tabii kent dinamikleri ’Burada ne oluyor?’ diyerek merak etmeye başladı. İlk merak eden de Mimarlar Odası oldu. Mimarlar Odası bu konuyla ilgili bilgi istedi, araştırdı. Neticede, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tarihi eserlerle ilgili kurulu var. O kuruldan 2008 yılında rapor alındı. Öyle bir köprünün yapılmasına izin verildiğine dair raporun çıktığı anlaşıldı. Mimarlar Odası önce idari yoldan itiraz etti. ’Bunu kaldırın, orası tarihi eserdir. Orada metal köprü olmaz, caminin siluetini bozuyor. Uğur Mumcu Parkı’nın alanını daraltıyor, şehrin yeşil alanını eksiltiyor’ diyerek itiraz etti. Bu itiraz reddedildi. İtiraz reddedilince Mimarlar Odası da yargı yoluna gitti. Bende avukat olarak zaten konunun içerisindeydim. 2009 yılı süresi içerisinde Kocaeli İdari Mahkemesi’nde bununla ilgili davamızı açtık. Dava çok konuşuldu, kentin bütün dinamikleri karşı çıktı. Mimar Sinan’ın caminin hemen önünde caminin siluetini kapatacak türde, iyi hesaplanmadan böyle bir şeyin yapılamaması gerektiğine dair insanlar çok konuştu, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler karşı durdu fakat ona rağmen yapımına devam edildi" dedi.
"SAVCILIĞIN ZORLAMASIYLA ŞAPKALAR YIKILDI"
Örengül, sözlerine şöyle devam etti: "Dava, yürütmeyi durdurma istekli açılmıştı. Yürütmeyi durdurma talebimizi mahkeme önce reddetti. Orada keşif yapıldı. O üst geçidin orada yapılmamasına gerektiğine ilişkin bilirkişi raporları geldi. Raporlara büyük ölçüde idari mahkeme uydu fakat bize mahkeme tarafından, ’Biz karar verene kadar köprü büyük ölçüde yapıldı. Köprü büyük ölçüde yapıldığı için de milli zarar, kamu zararı doğacaktır, biz köprünün yıkılmasına karar vermiyoruz ancak üzerinde şapka tabir edilen bir kısım alanın yıkılması gerekiyor’ kararı verildi. Bu karar uzun süre uygulanmadı, kesinleşmesine rağmen. Mimarlar Odası, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Savcılığın zorlamasıyla şapkalar yıkıldı."
"KÖPRÜ ADETA ÇELİK YIĞINI"
Var olan külliyelerin korunması gerektiğine dikkat çeken Fahri Örengül, "Bu köprü inşaatıyla külliyenin korunmadığı, tam aksine tarihi esere çok büyük bir zarar verdiği anlaşıldı. Aslında belediye meclisinde de bu konu çok tartışıldı. Hatta yolla beraber bir proje olarak yapılmış. Köprü adeta çelik yığını. Bunun fiyatını sorduk, fiyatını bile bir türlü öğrenemedik. Genel bir fiyat verdiler, köprünün fiyatını söylemediler. Kim yaptı, neden yapıldı bunları bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, Pertev Paşa külliyesi bu köprüyle beraber çok büyük zarar gördü. Tarihi eser özelliğini büyük ölçüde yitirmiş oldu. Maalesef yerel yöneticiler kentin tarihi dokusunu korumaktan çok, tarihi dokusunu bozacak çalışmalar yapıyorlar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin meclisini takip edin, gündeminin yüzde 80’i imardır, bu tür yapılanmalardır. Belediye, imar ve rant ilişkisi bozulmadığı sürece bu yapı devam edecek. Kocaeli aslında tarih ve turizm açısından en önemli kentlerden birisi. Tarihin beşiği. Bu konuda belediyelerin etkili çalışma yaptığını söylemek mümkün değil" şeklinde konuştu.
"MİMAR SİNAN’A HAKARET, MİMAR SİNAN NE ZAMAN ÇELİK ÇALIŞMIŞ?"
Köprünün mimari açıdan yanlış olduğunun, bilirkişi raporları ile sabit olduğunu belirten Avukat Fahri Örengül, "Bütün bilirkişiler o köprünün hesapsız, kitapsız yapıldığını, mimari açıdan yanlış olduğunu, çevresel açıdan yanlış olduğunu açık açık yazmış durumdalar. Bir belediye başkanının bu kadar net bilir kişi raporuna rağmen o konuda ısrar etmesini anlamak mümkün değil. Tarihe bu kadar zarar veren belediye başkanının olmaması lazım. Köprü çelik yığını olarak orada duruyor, kentin siluetine hiçbir katkısı yok. En acı verici tarafı da, hadi diyelim şartlar öyle bir köprü yapmayı gerektirdi, o zaman köprüyü çelikten değil, caminin mimari yapısına uygun, ona yakışır şekilde yapmak mümkün olabilir. Teknik açıdan bu mümkün. Bunu bile düşünmediler, çok kaba bir anlayış. Ne diyeceğimi şaşırıyorum. Mimar Sinan’a hakaret. Mimar Sinan adı verilir mi öyle bir köprüye? Mimar Sinan ne zaman çelik çalışmış? Mimar Sinan oraya şahane bir eser koymuş. O eseri geliştirecek şeyler lazım. Eğer Mimar Sinan’ın eserlerini gün yüzüne çıkarmak istiyorlarsa, hemen bugünden Pertev Paşa Külliyesi’nin başka alanlarını toparlamak, eski hallerine getirmek lazım. Eğer samimilerse önce onları yapmaları lazım. Mimar Sinan’ın adının verilmesi yanlış bir şey. Oraya başka bir isim konulsun" ifadelerini kullandı.
"İZMİT’İN ORİJİNAL MİMARİSİYLE AYAKTA KALMIŞ TEK OSMANLI YAPISI"
Tarihçi ve sanatçı Onur Şahna ise Pertev Mehmet Paşa Cami’nin tarihine ilişkin bilgilendirmelerde bulundu. Caminin, menzil külliyesinin ayakta kalan tek yapısı olduğunu belirten Şahna, "Külliye, Pertev Paşa’nın vasiyeti üzerine, oluşturduğu vakıf tarafından inşa edilmiş. Kervansarayı, hamamı, sübyan mektebi ve çeşmesi bulunmakta. Günümüzde kervansaray ayakta değil. İmarethanesinin sadece baca kısmı apartman boşluğu arasında. Sübyan mektebi şuan Kur’an kursu olarak kullanılıyor. Hamamın ise 8’de birlik bölümü ayakta. Bir parkın içinde harabe şekilde duruyor. İzmit’in orijinal mimarisiyle ayakta kalmış tek Osmanlı yapısı" dedi.
YENİ CUMA CAMİ OLARAK DA BİLİNİYOR
İnşa edildiği dönemlerde halkın camiye "Yeni Cuma Cami" ismini verdiğini ifade eden Şahna, "Cuma günleri burada cuma namazı için toplanıldığı ve mahkemenin kurulduğu için buraya ’Yeni Cuma’ ve ’Mahkeme Cami’ gibi isimler verilmiş. Zaten caminin bir diğer adı kayıtlarda ’Mahkeme Cami’ olarak geçiyor" diye konuştu.
"YUNAN İŞGALİNDE NE YAZIK Kİ AHIR VE UMUMHANE OLARAK KULLANILMIŞ"
Şahna, Pertev Mehmet Paşa Cami’nin pek çok depremde hasar gördüğünün de altını çizerek, "Pek çok depremde hasar görmekle birlikte hep onarılmış, ayakta tutulmuş. En son 17 Ağustos 1999 depreminde minaresi hasar görmüştü, tekrar onarıldı. Son gördüğü restorasyon birkaç ay önceydi, ondan önceki restorasyonu ise 1950’lerde yapıldı. 1894 İstanbul depreminde de yine hasar görmüş, minaresi yıkılmış. Kurtuluş Savaşı sürecinde Yunan işgalinde ne yazık ki ahır olarak kullanılmış, umumhane olarak kullanılmış. İşgal dönemine ait tarihinde böyle lekeler de bulunmakta" şeklinde konuştu.
Caminin, klasik Osmanlı mimarisiyle inşa edildiğini vurgulayan Onur Şahna, "Cami, menzil külliyesinin parçasıdır. Osmanlı da menzil külliyeleri yollar üzerine kurulan, seyyahların konaklayacağı hem dini hizmetlerini hem sıhhi hizmetlerini hem konaklama ihtiyaçlarını görebilecekleri yapılardır" sözlerine ekledi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.